Hepimizin hayatta farklı amaçları, hayalleri var ve yolumuzu bu amaçlara göre belirliyoruz. Yani aslında yapmamız gereken hayallerimize göre bir rota belirlemek. Başlangıçta çoğu insan bunu yapabilse de sonrasında fark etmeden yerleşikliği seçiyoruz sanki. Belirlediğimiz yolda dinlendiğimiz bir durakta kalıveriyoruz. Konfor alanı gibi düşünüyorum bu yerleşikliği. Yolculuğun belirsizliğindense belirlenen durakta yerleşik kalmak daha kolay geliyor insana çoğu kez. Çünkü o durak iyi de olsa kötü de olsa bilindik. Bu bilindik konfor alanında kalmak güvenli belki evet ama çoğu zaman yaşamı ıskalamak anlamına da geliyor. Tıpkı bir kaplumbağa gibi yaşamaya benziyor aslında. Her tehlikede başınızı içeri sokup güvende kalıp, günün (yaşamın) sonunda çok da yol almamış oluyorsunuz. Bir yerleşikliğin en kötü tarafı yolculuğu bırakmak olsa gerek. Konfor alanından uzaklaşabilmek başarı kadar düşme cesareti de gerektiriyor. Yani her uzaklaşma, her yolculuk başarabilirsiniz anlamına gelmiyor. “Denedim olmadı o zaman farklı bir yoldan tekrar denerim ya da (bazen) başka bir yola giderim” diyebilmeyi de içeriyor.
Yerleşikliği bir yer seçmek olarak ifade edelim. “Hayatta bir yer seçmekle bir yol seçmek arasında bir fark var. Bir yerse seçtiğiniz, akıştaki hayatta yolsuz, yönsüz, yersiz kaldığınızı fark edebilirsiniz. Ama bir yolsa seçtiğiniz o yolculuk kendi rotanızda içinizdeki ritimle devam eder.” O zaman hayatı bir yolculuk olarak görmek birçok şeyi anlamlandırıyor sanki. Üstelik siz kendi yolunuzda ilerlediğinizde size eşlik edenler, yolu sizinle kesişen aslında aynı ritimde ilerledikleriniz oluyor. Yol arkadaşı denilen kişiler yani. Yolculuğunuz onlarla daha da anlam kazanıyor.
Şimdi birkaç dakika kendi hayatınızı dışarıdan gözlemleyin. Siz belirlediğiniz rotada dinlendiğiniz ilk durakta yerleşik kalıp yolu bırakanlardan mısınız yoksa rotasında ilerleyen bir yolcu mu?
Sağlıkla Kalın, İyi Haftalar
[article id=”5187″ color=”bg-primary”][/article]