Pazartesi, Aralık 23, 2024
Google search engine
Ana SayfaUncategorizedBağırmayan anne baba olmak ve çocuklara sağlıklı sınır koyma

Bağırmayan anne baba olmak ve çocuklara sağlıklı sınır koyma

“Oğlum yeter artık bir kerede tek seferde dinle sözümü.”

“Annecim lütfen ye bak yemezsen büyüyemezsin.”

“Madem odanı toplamıyorsun bende senin annen/baban olmam Ayşe’nin annesi/babası olurum.”

“Hadi artık giy şu ayakkabıları geç kalıyoruz. Senin yüzünden işimden olacağım.”

“Kızım kapat televizyonu hadi gel ödevini yapalım artık. Bak arkadaşlarından geri kalacaksın.”

“Aptal çocuk. (Yüksek ses)  Kaç kere uyardım seni. Çabuk odana. Sana patronun kim olduğunu göstereceğim.”

Sevgili okurlar, değerli anne babalar örnek verdiğim durumlar tanıdık geldi mi? Belki defalarca benzer şeyleri yaşamış olabilirsiniz. Eğer öyleyse doğru yazıdasınız diyebilirim. Ebeveyn olmak, bir çocuğu büyütmek harika bir duygu olsa da hiç kolay bir süreç değildir emek ve zaman ister. Her çocuk özel olduğu için çocuk yetiştirmeye yönelik bir reçete de yoktur. Ancak sürekli uyguladığımız ama sonuç alamadığımız durumlar oluştuysa buralarda destek almanın zamanı gelmiş demektir.

Çocukları yetiştirirken anne babaların en zorlandığı konulardan biri de sınırlar konusu. Aslında bu konuda doğru bilgi sahibi olmak sadece çocuklar için değil diğer yetişkinlerle ilişkimizde de sınırlarımızı korumamıza yardımcı olabilir. Öncelikle şunu söylemeliyim ki yüksek sesle ve çoğunlukla biten bir tahammül ve ikna çabasıyla yukarıdaki gibi kurulan cümleler oldukça işlevsizdir. Belki anlık çözüm sunsa da güç savaşları başlatmaktan, ebeveyni daha çok yormaktan ve ebeveyn çocuk ilişkisine zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Peki o zaman sınır koymak ne demek ve neden gerekli gelin buradan başlayalım.

Sınır Koymak Ne Demektir ve Neden gereklidir?

“Sınır koymak, sonsuz uyaranın olduğu dünyada çocuğa güvenli hareket alanı sunacak bir çerçeve çizmektir.” Çocuğa ebeveyn tarafından belirlenmiş bu alan içinde hareket özgürlüğü vermektir. Fiziksel güvenlikle ilgili sınırlar, sağlıkla ilgili sınırlar, olumsuz duygularla ilgili sınırlar temel sınırlara örnek verilebilir. Net, tutarlı, sağlıklı sınırlar koyan ebeveynlerle büyüyen çocuklar kendilerini güvende hissederler. Çocuğun sonsuz özgürlük ve sınır bilinci olmadan büyümesi dış dünyaya açıldıklarında reddedilmelerine, zorlanmalarına neden olur. Sınırlar içinde özgürlüğü şu şekilde düşünebilirsiniz: Ehliyetiniz varsa arabanızla istediğiniz yere gidebilirsiniz ancak bu yolculuk belirli kurallar dahilinde olmak zorundadır eğer bu kurallara uymazsanız ehliyeti kaybetme gibi sonuçlara katlanmanız gerekir.

Nasıl sınır çizeceğimize geçmeden önce bunun mekanik bir süreç olmaması gerektiğine de vurgu yapmalıyım. Yani ebeveyn eğer çocuğunun gelişim dönemi özelliklerini bilmeden doğrudan bir makale ya da tek bir kitaptaki bilgilerle hareket ederse işler daha da karışabilir. Örneğin 4 yaşından önce çocuklar kuralları anlamada oldukça zorlanırlar özellikle ilk 3 yaşta mümkün olduğunca ortamı çocuğa göre ayarlamak ve çocuğa keşfedebileceği bir alan bırakmak önemlidir. Ve yine bilinmesi gereken bir diğer konu sınırların dinamik bir süreç olduğudur çocuğun ilerleyen yaşıyla birlikte çocuk mevcut sınırlara uyabiliyorsa daha fazla sorumluluk ve özgürlük alanı sağlayacak şekilde düzenlemeler yapabilir.

Sınır Çizerken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Sınır koymak aynı zamanda çocuğa bir davranış kazandırmak anlamına gelir ve çocuğumuzun bu davranışı içselleştirmesi, neyi neden istediğimizi anlaması önemlidir. Yani çocuktan erken saatte yatağa gitmesini isterken asıl amacımız bize itaat etmesi değil, uykusunu almasının önemidir. Ya da tek çikolata alabileceğini söylerken asıl amacımız sağlığını korumaktır. O halde dikkat edeceğimiz ilk şey tüm sınırları bir değerler eksenine oturtmaktır. Yani o kriz anları gelmeden önce; sağlıklı, sakin ve çocuğun öğrenmeye açık olduğu zamanlarda bizim uykunun önemini, ödevlerin neden verildiğini, sağlıklı beslenmeyi konuşuyor olmamız önemlidir.

Diğer önemli konu ise sınırlar konusundaki kararlılık ve tutarlılıktır. Bunu ikiye ayırabiliriz. Birincisi anne babanın sınırlar konusunda ki ortak tutumu ve tutarlığı ikincisi ise söylemlerle davranışlar arasındaki tutarlılıktır. Çocuklar doğaları gereği sınırları ne kadar zorlayabileceğini merak eder ve mümkün olduğunca zorlarlar. Bu noktada anne babanın aynı tutumda olması birbirini destekler. Örneğin; bir ebeveyn “Tablet süren bitti yarın tekrar oynayabilirsin.” derken diğerinin “Bırak canım sıkma çocuğu.” demesi çocuk için “Aslında tablet o kadar da zararlı değil ve daha fazla oynamanda bir sorun yok.” anlamına gelir.  Yine “Hafta sonu odanı toplamadan parka inemezsin” kuralı olan bir ebeveynin bunu esnetip “Tamam gelince topla.” demesi çocuğun bu sınırı kendine göre ayarlayabileceğini, bahane bulabildiği sürece kaçabileceğini gösterir. Anne babanın keyifleri yerindeyken esnek davranıp, yorgunken sınır çizmeye çalışması yine çocukların kurallara uymamasının en önemli nedenlerindendir.

Sınır koyarken bağırmadan, azarlamadan kararlı ve net bir ses tonu kullanmak oldukça önemlidir. “Oğlum/kızım lütfen, yalvarırım..” gibi ifadeler ebeveyni zayıf gösterir ve olumlu sonuç vermez. Yine bağırmak, azarlamak gibi davranışlarda çocuğun korkuyla davranışı sonlandırmasına neden olsa bile, ilişkiye zarar verir, güç savaşına ve isyana neden olur. Özellikle ergenlik döneminde sürekli çatışmalara neden olurken istenilen davranış yine öğrenilmemiş olur.

Anne babanın söylediği şeyleri kendi hayatında uyguluyor olması yani doğru model olması önemlidir. Örneğin, “öfkelenebilirsin ama kardeşine bağırarak ya da vurarak bunu ifade edemezsin.” diyen ebeveyn, çocuğuna kriz anlarında yüksek ses, azarlama, hakaret hatta bazen dayak ile yaklaşıyorsa çocuk yalnızca gördüğünü öğrenir.

Sınırlara Uyulmadığında Ne Yapılmalı?

Çocuk sınırlara uymadığında genel olarak 3 seçeneğiniz vardır. Eğer ilk seçenek olan ceza (azarlama, bağırma, fiziksel şiddet, tehdit) ile yaklaşırsanız çocuk doğru davranışı öğrenemeyeceği gibi isyana, güç savaşına, ilişkinin bozulmasına zemin hazırlarsınız. Ek olarak çocuğunuz da öfkelendiğinde aynı sizin gibi davranır!

İkinci seçenek olan yumuşak yaklaşımda esnemek, ikna çabasına girmek, pazarlık yapmak yine çocuğa sorumluluk bilincini kazandırmaz. En iyi ihtimalle tamam deyip bildiğini okuyan çocuklar yetişir. Şöyle düşünelim bunu, hırsızlık yapmak suçtur ve bunu yaparsanız hapse girebilirsiniz. Peki polis kuyumcuyu soyan birini yakalayıp “bakın bu yaptığınız çok yanlış bir daha yapmayacağınıza söz verirseniz sizi bırakıyorum” dese o kişi için caydırıcı bir durum olur mu? Yoksa o kişi kuralın esneyebildiğini gördüğü için davranışı sıklaştırır mı?

O zaman ilk iki seçenek yerine demokratik bir yaklaşımla çocuğun davranışının mantıksal ve doğal sonuçlarıyla yüzleşmesine izin vermek yeterlidir. Bunu yaparken azarlamaya, bağırmaya, fiziksel şiddet uygulamaya gerek yoktur. Doğal sonuçlar davranışın kendiliğinden gelişen sonuçlarıdır. Oyuncağıyla güzel bir şekilde oynamayıp attığında oyuncağı kırılan çocuğa kızmak yerine hemen yenisini almamanız yeterlidir. Ya da ödevlerini yapmayan çocuk siz onun adına ödevini yapmadığınızda belki tenefüste ödev yapacağı belki de notları düşeceği için davranışın doğal sonuçlarıyla yüzleşecek ve harekete geçmek durumunda kalacaktır. Mantıksal sonuçlar ise ebeveynin belirlediği durumlardır.

-Televizyonun sesini kısar mısın annen ve ben birbirimizi duyamıyoruz.

-Hayır kısmayacağım.

-Eğer kısmazsan televizyonu kapatmam gerekecek… gibi bir diyalog yeterlidir.

Sınırlar Sonrasında Gelen Öfke Nöbetleri ve Ağlama Krizleri

Sınırlar konusunda unutmamamız gereken şey, amacımızın çocuğun itaat etmesi olmadığıdır. Başta da söylediğim gibi çocuklar sınırları test eder ve ne kadar ileri gidebileceklerini görmek için zorlarlar bu çok normaldir. Ve yine çocuk doğası gereği sınırlarla ve engelle karşılaştığında ağlama krizleri ve öfke nöbetleri yaşayabilir başlangıçta bu da normaldir. Özellikle de ilk 7 yıl çocuk beyni kendini sakinleştirme özelliğine sahip değildir (henüz bu konuda gerekli beyin bölgesi olan prefrontal bölge de gelişmemiştir) ve engelle karşılaştığında, kriz anlarında çocukların ilkel beyni devreye girer. Bu kriz anlarında çocuğu azarlamak, sus ağlama demek yerine sakince yanında kalıp buradayım mesajı vermek önemlidir. Ancak bu sakin kalış onun istediğinin olacağı anlamına gelmemektedir. Çocuğumuzla bağlantıda kalarak sakinleşmesini bekleyip tekrar iletişime açık olduğu  sakin zamanda durumu konuşmak yapabileceğimiz en sağlıklı şeydir.

O halde çocuklarımızı yetiştirirken rehberimiz koşulsuz sevgi ve şefkatli sınırlar olmalı diyebiliriz.

Sağlıkla Kalın, İyi haftalar

[article id=”5253″ color=”bg-primary”][/article]

RELATED ARTICLES
- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments