Tarım havzası olan Aydın’da 1992 yılında Adnan Menderes Üniversitesi açıldığı haberini duyunca ekmeğini topraktan kazanan üreticiyi en fazla sevindiren Ziraat Fakültesi olmuştu.
Günümüzde ADÜ Ziraat Fakültesi 11 bölümü, 114 akademisyeni, 35 idari personeli 1085 öğrencisi olan 2 bin 400 dekarlık bir çiftlik üzerine kurulan bir fakültedir. .
Bunun yanında donanımlı laboratuarlara sahiptir ek olarak, tarım alet, edevat ve ekipmanlar açısından da bir eksiği yoktur.
Bu imkânlara ve donanıma sahip bir Ziraat Fakültesi’nden de haliyle beklenti de ona göre yüksek olacaktır.
Aydın’da emek yoğun tarımdan bilgi yoğun tarıma geçişe, katma değeri yüksek alternatif ürünlerle tanışmaya, verimi yüksek ırklarla hayvancılığın modernize olmasına öncülük etmek.
Üretim merkezli seralarıyla, hasat sonunda temizlenen arazisiyle örnek fidanlıklarıyla, ahırlarıyla,ezber bozan ürün yetiştirme tarzıyla hem vatandaşa örnek olacak hem de kuruma karşı güven duymasını sağlayacak.
Bunu yapması için de zamanın gerçekleriyle bütünleşen öğretim üyelerinin bir ayağı fakültede diğer ayağı tarlada işletmede, zeytinlikte, ahırda üreticiyle olacak.Aynı metotla da öğrenci yetiştirecek.
Yoksa üreticiyle, çiftçiyle bağ kuramaz bitkiyi tanımayan öğrenci alay konusu olur ve sonuçta millet o kurumdan ayağını keser.
Kuruluşu takip eden yıllarda teorik anlamda bu alanlarda Ziraat Fakültesi’nde bir hayli çalışma yapılmadı değil yapıldı ama üretim alanına yansıtılamadı ve teoride kaldı.
Bunda 1990’lı yıllarda henüz geçerliliğini tam yitirmemiş olan “üniversiteler piyasacı değil araştırma kurumlarıdır, bilimsel bulgularını yayınlar,isteyen alır, uygular” tezinin etkili olduğu söylenebilir.
Oysa bu tez 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasındaki nedenlerin en başında geliyordu.
O tarihlerde Sovyetler Birliği’nde 883 üniversite, enstitü ve yüksek okulda yaklaşık 17 milyon öğrenci ücretsiz eğitim hizmeti alıyordu.
Buna rağmen Sovyetler Birliği teorik bilgiyi pratiğe dönüştürememesinin bir sonucu emek yoğun işten bilgi yoğun işe terfi edemeyince kapitalizmle rekabette yarıştan kopmuş ve dağılmıştı.
Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi dekanları ve akademisyenleri kuruluşu izleyen süreçte SSCB’deki “biz bilim insanıyız, piyasacı değiliz” tezine takılmışlar ürettikleri teorik bilgiyi pratiğe aktaramayınca üreticiden de üretim odaklı tarımdan da uzaklaşmışlardır.
Bu içe kapanmanın bir sonucudur ki,2023 yılında kamu üniversitelerine bağlı toplam 26 Ziraat Fakültesi arasında ziraat mühendisliği ve taban puanı sıralamasında ADÜ Ziraat Fakültesi sondan 6. yani 20.sıradadır,bu kendini milletten izole etmesinin bir göstergesidir.
Başlıkta “Bir Ziraat Fakültemiz var orada, Aydın’dan, çiftçiden uzakta” denilmesinin nedeni budur.
Bunda da en büyük pay o kuruma atanan yöneticidir. Eğer bir yönetici istendiğinde sorunları çözmek yerine mazeret üretiyorsa ya da sorunları görmezden geliyorsa söz konusu dekanın o kuruma atanmasında ehliyet ve liyakat yönüyle sorun var demektir.
Bakın Aydın kurak bir yıl geçirdi ve aynı kuraklığın uzun yıllar yaşanacağına hatta 2045’de Ülke’nin çölleşeceğine dair söylemler var. Bu durumdan yalnız tarım değil kentler etkilenecektir, çünkü su sağlayan barajlar kurumuştur.
Alınacak önlemler konusunda ileriye dönük bilimsel yönden tutacağı projeksiyonla yetkilileri uyaracak halkı yegane aydınlatacak yetkide tek kurum da Ziraat Fakültesi idi.
Ama bu kurumun dekanı da görünen kadarıyla sorumluluk almak niyetinde değil. İşin garip yönü ilgili herkes tehlikenin farkında ancak kimse ortak akılla bir çare üretme derdinde değil.Her halde tehlike kapıya dayandığında kader,diyerek geçiştirecek.
Halbuki Ziraat Fakültesi dekanı o ehliyet ve liyakatte olsaydı o konuda inisiyatif alabilir konunun diğer paydaşları DSİ, Tarım İl Müdürlüğü, BŞB,Ziraat Odalarıyla birlikte çalıştaylarla, panellerle,açık oturumlarla halkta farkındalık oluşturabilirdi.
Dekan Prof.Dr.Mustafa Sürmen hayli önemli olan kuraklık konusunu her nedense koordineyi, rektörlük de vermeyi akıl edemeyince görev edinmedi.
Bu olay bile Ziraat Fakültesi’nin üreticinin sorunlarından ne kadar uzaklaştığına açık bir göstergedir.
Bu da demek oluyor ki,her alanda vasatın yönetimi Aydın’ın kaderi olmuştur.Buna bir neden ehliyet ve liyakat yoksunluğu ise bir diğeri de herkesteki ‘A’ olma arzusudur.
Bizim insanımızın genel karakteridir, herkes yönetici olmak ister ama muradına erdiğinde de kurumu ve insanları neyle yöneteceğini bilmez, ihtiyacı olan ise yönetim kültürü ve becerisidir
Böyle dekanları, yöneticileri bulmak da Rektör Prof.Dr. Bülent Kent’in görevidir.
Ayrıca genel bir kuraldır, işini bilen, becerikli yönetici acizliğin bir göstergesi olan mazeret yerine çözüm üretir aksi takdirde o yönetici devlete yüktür.
[article id=”5328″ color=”bg-primary”][/article]